Globalleşmenin
Türkçe karşılığı olarak kullanılan “Küreselleşme”,
ekonomik
içerikli bir kavram olarak ortaya çıkmıştır.
Bu
açıdan terim, belirsizlik içerse de son yıllarda dünya ölçeğinde ortaya
çıkan
ilişkiler ve yeni yaşam biçimleri küreselleşmenin ne’liği konusunda
bazı
fikirler vermektedir.
Toulmin’e
(1999, 906) göre insanlar ve toplumlar gittikçe üst üste
binişen
hatta ülkelerin sınırlarını bile aşan faaliyetlere girmiştir. Seyahat,
iletişim,
finansman, ticaret, spor müsabakaları, meslekler ve hatta popüler
müzik
artık tek bir ülkenin sınırları içine hasredilemez olmuştur. Buna
benzer
bir çok ilişki ve faaliyet, uluslararası bir niteliğe kavuşmuştur. Bu
açıdan
bakıldığında küreselleşmenin, tarihsel bir olgu ve süreç olarak, insan
ve
toplumlar arasındaki ilişkileri daha çok zenginleştirdiği söylenebilir.
Değişik
ülkelerden insanlar bir araya gelmekte, mal, hizmet ve fikir
alışverişinde
bulunmakta ve birbirlerinin deneyimlerinden
yararlanmaktadırlar.
Bütün bu yaşananlar, insanların, ulusal düzeydeki
düşünce
ve ilişki biçimlerinden, uluslararası ölçekte yeni bir ilişki ve
düşünme
biçimlerine geçtiklerini göstermektedir.
Buna
göre küreselleşme, dünya ölçeğinde ekonomik, siyasal ve kültürel
bütünleşme,
fikirlerin, görüşlerin, pratiklerin, teknolojilerin küresel düzeyde
kullanılması,
sermaye dolaşımının evrenselleşmesi, ulus-devlet sınırlarını
aşan
yeni ilişki ve etkileşim biçimlerinin ortaya çıkması, mekanların
yakınlaşması,
dünyanın küçülmesi, sınırsız rekabet, serbest dolaşım, pazarın dünya ölçeğinde
büyümesi ve ulusal sınırların dışına çıkması, kısaca dünyanın
tek pazar haline gelmesidir.
Diğer
yandan küreselleşme, “rekabet edebilirlik” kavramı ile de
yakından
ilişkilidir. Küreselleşme ile ortaya çıkan bu kavram, bir ülkenin,
“ulusal
politikasını” küresel pazarın gereklerini, rakiplerine göre daha etkili
karşılayabilme
yeteneğinde olacak şekilde sürdürebilmesini ifade etmektedir.
Küreselleşme,
ulusal hükümetlerin ekonomik rollerini azaltmış, küresel
rekabetin
ülkelerden çok, uluslararası şirketler arasında olmasına yol açan
bir
süreci hızlandırmıştır. Artık küresel rekabet, İngiltere ile Almanya,
Japonya
ile ABD veya Avrupa ile ABD arasında olmaktan çok, Fuji ile
Kodak,
Boeing ile Airbus, Compaq ve Toshiba arasında olmaktadır. Bu
süreç
aynı zamanda iş dünyası ile ulus devletler arasında giderek artan bir
amaç
çakışmasının varlığını da haber vermektedir. Uluslar arası şirketlerin en
ucuz
emeği, en düşük vergileri ve en az çevre koruma yasalarını talep
etmeleri
daha şimdiden bu sürecin yoğun bir çıkar ve amaç çatışması
doğuracağını
göstermektedir.
Hangi
açıdan ele alınırsa alınsın, teknolojik gelişmeler, ekonomik ve
ideolojik
etkenler küreselleşmenin ana etkenleri arasında sayılabilir. Bilişim
teknolojilerinin
ucuzlaması ve yaygınlaşması bilgi akışını hızlandırmış,
zaman,
mekân ve mesafe algılamalarını değiştirmiş, kültürleşme sürecine
ivme
kazandırarak küresel değerlerin oluşmasına zemin hazırlamıştır
.Halen
devam eden bu süreç, yeryüzü toplumlarının
tümünü
ilgilendirdiği için üzerinde durulması gereken bir olgudur.
Kaynak: Balay, R.(2004),Küreselleşme, Bilgi Toplumu ve Eğitim,Ankara University, Journal of Faculty of Educational Science,37:2,61-82.