Şehir coğrafyası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şehir coğrafyası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Şub 2016

İstanbul’da kentsel dönüşüm kapsamında gerçekleşen bir olgu: Soylulaştırma

Ali Çeker ve Rauf Belge
Tarihi devirlerden günümüze kentler farklı sebepler doğrultusunda değişim ve dönüşüm sürecine tabi olmuştur. Sanayi Devrimi sonrasında kentler üzerinde görülen nüfus baskısı değişim ve dönüşüm hızını geometrik bir şekilde etkileyerek çarpık kentleşme, altyapı sorunları, kentsel kirlilik ve kültürel çatışma gibi sorunları beraberinde getirmiştir. Canlı bir organizmayı andıran kentler birçok coğrafi sebep doğrultusunda gelişimlerini devam ettirmişlerdir. Yaşadığımız yüzyılda kentler farklı dönüşümlere ve değişimlere uğramaktadır. Kentlerin hem sosyo-kültürel yapısını etkileyen hem de
kentlerin yapısal dokusunu değiştiren faktörlerin başında kentsel dönüşüm gelmektedir. Kentsel değişim ve dönüşümlerin önemli sonuçlarından biri ise soylulaştırmadır (gentrifikasyon). Basit bir tanımla soylulaştırma; kentlerde yaşayan düşük gelirli grupların, konutların yenilenmesiyle orta ve
üst gelirli gruplarla yer değiştirmesi olayıdır. Soylulaştırma süreci her ne kadar New York ve Londra
gibi dünya şehirlerinde popüler olsa da, Amerika’da Minneapolis ve Philadelphia, İngiltere’de Manchester ve Glasgow gibi şehirlerin merkezlerinde de görülmektedir. Soylulaştırma kavramı çerçevesinde çalışma alanı olarak belirlenen ve nüfus büyüklüğü açısından dünyanın birçok devletinden daha kalabalık olan İstanbul’da; Fatih, Gaziosmanpaşa, Bağcılar, Kadıköy gibi 16 ilçede kentsel dönüşüm uygulanmaktadır. Bu bağlamda gerçekleşen değişim ve dönüşüm global ölçekte yaşanan soylulaştırma olgusuna örnek teşkil etmektedir. Soylulaştırma kavramı etrafında şehir coğrafyası perspektifli bir incelemeye tabi tutulacak olan çalışma alanında yapılan kentsel dönüşümler incelenerek; yaşanan değişim, dönüşüm ve bunun sosyo-kültürel yansımaları ortaya konmuştur.
1. Giriş
Kentler hayatın en çok hareketli olduğu mekânlardır. Kent hayatının hareketliliği, kentin yapılarına da yansımaktadır. Kent içerisinde sosyal ve gündelik hayattaki hareketlilik kentsel yapıların sabit kalmasını engellemekte ve kentsel yapı zamanın koşullarına göre değişime uğrayabilmektedir. Böylece kentsel yapılar daima bir dönüşüm ve yenilenme süreciyle karşı karşıyadır. Sanayi Devrimi sonrasında kentlerin sayısal ve alansal anlamda gelişmesini hızlandıran “köyden kente göç” hadisesi kentlerin hızla dönüşüme uğramasına neden olmuştur. Bunun sonucunda kentlerde gecekondulaşma, çarpık kentleşme, kentlerin aşırı nüfuslanması, kentsel kirlilik ve işsizlik gibi kavramların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Avrupa ve Amerika şehirlerinde sanayileşmenin ilk dönemlerinde
kurulan küçük çaplı atölye tarzı üretim yerleri şehir merkezlerinin çevresinde yapılaşmıştır. Daha sonra fordizm akımı ile beraber motorlu taşıtların Avrupa ve Amerika şehirlerinde yaygın olarak kullanılmaya başlanması sonucunda kentlerde yaşayan varlıklı kesim kentin çevresine doğru yerleşmeye başlamışlardır. Bu durumla birlikte “banliyöleşme” olarak ifade edilen süreç başlamıştır. Bu süreçte toplumun fakir işçi sınıfı ve atölyeler şehir merkezinde kalırken, zengin kesim ise şehrin dışına doğru yayılış göstermiştir.
Son 50-60 yılda ise kentler farklı bir dönüşüme ve değişime uğramaktadır. Bu dönüşüm hem sosyal hem de kentin yapısal dokusunu değiştiren soylulaştırma sürecidir. New York ve Londra gibi küresel şehirlerde soylulaştırma süreci 1950 ve sonrası yıllarda başlamasına karşılılık, İstanbul’da ise 1980 ve sonrasında soylulaştırma olarak ifade edebileceğimiz şehrin dokusunda değişimler meydana gelmiş ve bu değişim süreci günümüzde de devam etmektedir. Yapacağımız çalışmada öncelikle soylulaştırma başlığı üzerinde durulacak ve soylulaştırma ifadesi bir kavramsal çerçevede değerlendirilecektir. Bu bağlamda Dünyada soylulaştırma, soylulaştırmada işleyen süreçler, soylulaştırmanın sosyal ve kültürel etkileri gibi konular irdelenecektir. Daha sonraki aşamada İstanbul’un kentsel gelişimi ve kentsel dönüşümü üzerinde durularak buna etki eden dinamikler ele alınacaktır. Çalışmamızın konusu olan İstanbul’da kentsel dönüşüm ve buna bağlı olarak gerçekleşen soylulaştırma hadisesi üzerinde durulacaktır. Soylulaştırma konusu ve İstanbul özelinde farklı disiplinler temelinde yapılan birçok çalışma bulunmaktadır. Burada yapılacak çalışma da coğrafya temelli bir çalışma yapılarak mekân biliminin bir gereği olarak farklı bir çerçeveden konuya yaklaşılacaktır. 
1.1. Soylulaştırma ve kavramsal çerçeve
Soylulaştırma terimi ilk kez 1960’lı yıllarda bir sosyolog olan Ruth Glass tarafından kullanılmıştır. Glass bu terimi, Londra’ da daha önce işçilerin oturduğu mahallelerdeki konutların orta ve üst sınıflar tarafından satın alındıktan sonra yerine yeni ve lüks konutlar inşa edilmesi veya yenilenmesi sonucunda bu mahallelerde iskân edilen işçi sınıfı ile varlıklı insanların yer değiştirmesi hadisesini tanımlamak için kullanmıştır.
Bir kentsel dönüşüm kavramı olan soylulaştırma İngilizce’de “gentrification” terimi ile kullanılmakta olup Türkçe’de “soylulaştırma” terimi ile karşılık bulmaktadır. Gentrification kelimesinin etimolojik kökeni bakımından gentry yani “İngiltere’de aristokratlara göre alt düzeyde olup toprak sahibi olan soylular” anlamına gelmektedir (Kayalar, 2009). Gentry kelimesi ayrıca Türkçe karşılığı orta sınıf ve aydın tabaka anlamına da gelmektedir. 

Mukaddime’nin Coğrafi Kaynakları