Bunlardan
birincisi namazdır, islâm şehir hayatının en önemli prensibi olan
namaz, cami veya mescitte yapılan bir ibadettir; toplu olarak kılınması teşvik
edilmiştir. Namazın kılınabilmesi için gerekli olan bazı şartlar İslâm şehirlerinin
yapısını büyük ölçüde etkilemiştir.
İkincisi
Hac farizasıdır. Müslüman cemaatinin en büyük halkası olarak tezahür
eder ve herkesi Mekke ve Medine'yi ziyarete yönlendirir.
Üçüncüsü Oruçtur,
İslâm şehirlerinin belki de kendilerini en fazla birlik ruhu içinde hissetikleri
aydır. Geceleri toplu kılınan teravih namazları, Kadir Gecesi'nin kutlanması
ve fakirlere durumu müsait olanların sadaka vermesi şehir atmosferinin
en yoğun olduğu hadiseyi göstermektedir.
Dördüncü
olarak zekat, cemaat hayatının temel direklerinden biridir ve
insanları yerleşik hayat içerisinde cemaat ruhu ile biribirine bağlayan en önemli
unsurdur. Ayrıca bu inanç üzerine bina olan vakıf sistemi ve kurumlaşması
islâm şehirlerinin en önemli hususiyetini teşkil etmektedir.
Kısaca
İslâm çadırda doğmadı, o bedevi hayatın hemen yanında şehir atmosferinde
doğdu. İspanya'dan Türkistan'a kadar geniş bir coğrafyadaki İslam
şehirleri, yapıları ve çeşitli işlevlerinin birbiri ile ilişkisi bakımından büyük
farklılıklar gösterir; ancak paylaştıkları tarihi ve kültürel miras, bütün İslam
kent yerleşimlerini birleştiren bir benzerlik yaratmıştır. Bu ortak paydanın
oluşmasında bir din olarak İslamiyet önemli rol oynamıştır.Öyle ki islâm
için şehir inancın Kalesi oldu. ilk fatihlerin politik ve askerî maksatları
zamanla dinî muhteva içrisinde kayboldu. Fethedilen şehirler de buna
paralel olarak bir Islâmileşme evrimi geçirdiler. Böylece islâm dünyasının
şehir tipleri bulundukları bölgelerin tarihi, coğrafi ve kültürel miraslarının
izleri ile birlikte ortaya çıktılar.
Kaynak: Gül M.2001. İslam Şehrinin Doğuşu. Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,6