15 Ara 2013

Sidney, Montana


           Sidney is a city in and the county seat of Richland      County, Montana, United States, less than 10 mi (16 km) away from the North Dakota border. The population was 5,191 at the 2010 census. The city lies along the Yellowstone River and is in proximity to the badlands of the Dakotas. Sidney is approximately midway between Glendive, Montana and Williston, North Dakota. (Wikipedia)

13 Ara 2013

Muğla Akyaka Beldesi Tam bir Doğa Harikası

1945′de Gökabad adıyla bilinen kasaba vadi içerisinde ilk yerleşim birim yeri olarak, Yörüklerin birleşik hayata geçişine zemin hazırlamış ve Gökova Vadisi içerisinde bulunan Gökçe, Akçapınar, Şirinköy, Çıtlık, Ataköy, Yeşilova Köyleri Gökova ve Akyaka Beldeleri yerleşim birimleri oluşmuş, 1968 yılında Gökabad Kasabası ayrılarak Akyaka Köy Muhtarlığı olmuş, 1980 yılında Nail ÇAKIRHAN ve dostlarının Akyaka’ya ilgisi sayesinde turizm ile tanışan köy 1992 yılında Akyaka Beldesi olmuştur.

Doğal Akvaryum





Belde halkının turizm ile tanışması sonucu Muğla ve Ula Mimari modernizasyonunu sahiplenmiştir. Doğal değerlerini toplumsal bilinç içinde koruyarak gelişmiştir.
Otantik yapıdaki azmak kenarı, balık restaurantları, orman piknik alanları, yürüyüş parkurları, deniz sporları, trekking alanları, kuş gözleme, tarihi yerleri ziyaret, Sedir Adası, Gökova Körfezi turları, Cleopatra kumu sizleri doğaya dönüşe davet etmektedir.

Source: http://www.akyaka.bel.tr/?page_id=246

3 Kas 2013

Coğrafya bilimine ilgi gittikçe artıyor

Malatya İnönü Üniversitesi (İÜ) Eğitim Fakültesi Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülpınar Akbulut, son yıllarda Coğrafi Bilgi Sistemleri'nin (CBS) coğrafya biliminin farkındalığını diğer disiplinler, kurum ve kuruluşlarda arttırdığını belirtti.
MALATYA - Doç. Dr. Akbulut, İnönü Üniversitesi bünyesindekiRadyo Kampus'ta İnanç Kara Ölmeztoprak'ın hazırlayıp Canlıyayında sunduğu 'Panorama' programına katıldı.
Doç. Dr. Akbulut, "Eğer gerçek bir bilim insanı olacaksanız, merak duygusuna sahip olmanız, hedef ve amaçlarınızı belirlemeniz, son olarak mesleğinizi sevmeniz ve öğrenme isteğinizin tükenmemesi önemlidir" dedi.
Her mesleğin kendi içinde zorlukları olduğunu ifade eden Doç. Dr. Akbulut, coğrafyacılar için en büyük sorununun arazi çalışmaları noktasında yeterince zaman bulamaması ve ilgili prosedürler olduğunu belirtti.
Arazi çalışmaları için kamplar yapıldığında ve çalışmalar devam ettiğinde, genelde ekipteki tek bayan olduğunu belirten Doç. Dr. Akbulut, "Arazinin zorlukları herkes için aynı şekilde belirir ve bilim insanları arasında cinsiyet kavramı ortadan kalkar. Kendi adıma böyle bir kaygı da zaten taşımam. Üstelik insan doğanın dilini anlamaya başladığında gerçekten çok mutlu olur" diye konuştu.
Çalışmaların uygulama alanı bulmasının büyük önem taşıdığını kaydeden Akbulut, meslek edinme açısından coğrafya bilimini kesinlikle tavsiye ettiğinin altını çizdi. Özellikle son yıllarda Coğrafi Bilgi Sistemleri'nin (CBS) coğrafya biliminin farkındalığını diğer disiplinler, kurum ve kuruluşlarda arttırdığını belirtti.
Doç. Dr. Akbulut, insanların, öğrenmekten ve sormaktan asla korkmamalılarını, ne olmak istediklerini iyi bilmelerini, sevdikleri işi yapmalarını, çok yönlü düşünmelerini, bunun için de çok fazla çalışmaları gerektiğini belirtti.(İHA)

19 May 2013

Google haritalarında büyük değişiklik

Google, harita uygulaması Google Maps'i yeniden dizayn etti.
Haberin Videosu
Teknoloji devinin yaptığı değişiklikler, haritayı daha interaktif bir hale getiriyor.
1) Google, geçtiğimiz Çarşamba hafta servisi Google Maps'i bazı güncellemeler ve yeni dizaynıyla yeniden sundu.
2) Google Maps, önümüzdeki Perşembe günü genel kullanıma sunulacak.
3) Yeni harita, tam ekran olarak görüntüleniyor. Ekranın en altında da birkaç resim bulunuyor.
4) Sol üstte yer alan küçük arama aracı ile istediğiniz aramayı yapabileceksiniz.
5) Arama sonuçları, ilgilerinize göre düzenlenerek kullanıcılara sunuluyor.
6) Arama sonuçlarında çıkan sonuçların üzerine tıklandığında o yer ile ilgili detaylı bilgiler çıkıyor.
7) Tıkladığınız mekâna nasıl gideceğinizi öğrenmek istiyorsanız, yönlendirmeler butonuna tıklayarak navigasyon desteği alabilirsiniz.
8) Harita üzerinde sokak görüntüleri bulunuyor.
9) Gittiğiniz mekânları kaydederek rehber oluşturabiliyorsunuz. Ayrıca bu mekânlar hakkında yorum yaparak haritanın gelişmesine katkı sunabilirsiniz.
10) Yüksek kalite fotoğrafların eklendiği yeni dizaynda, belirli yerlerle ilgili çeşitli görseller bulunuyor.
11) Görsellerle bazı tarihi binaların içlerine bile girmek mümkün.
12) Harita, çeşitli ulaşım araçlarıyla ilgili farklı direktiflerle kullanıcıları yönlendirebiliyor.
13) Otobüs, tramway, tren, hava, bisiklet yolu ve yaya yolu gibi seçeneklerle navigasyon hizmeti veriliyor.
14) Gidilebilecek en ideal yol, harita tarafından otomatik olarak gösteriliyor.
15) Daha interaktif hale getirilen Google Maps, Yandex ve Apple'a oranla çok daha gelişmiş bir harita tasarladı.

Kaynak: http://www.trthaber.com/haber/bilim-teknik/google-haritalarinda-buyuk-degisiklik-86566.html

18 May 2013

Kentlileşme

     Kentlileşme, temelde insanların kentle bütünleşmesini ifade eder. Bütünleşme kavramı genelde, bir nüfus grubunun daha büyük bir nüfus grubuyla kaynaşması anlamına gelir. Kentlileşme, kentleşme akımı sonucunda toplumsal değişmenin insanların davranışlarında ve ilişkilerinde değer yargılarında maddi ve manevi yaşam biçimlerinde değişiklikler ortaya çıkarması sürecidir.  Başka bir değişle ‘kırlılıktan uzaklaşma, organize edilmiş sosyal hayata geçiş’ olarak da kentlileşme ifade edilebilir.
       Bütünleşmenin ve ya kentlileşmenin psikolojik, kültürel, toplumsal ve ekonomik olmak üzere en azından iki boyutta gerçekleştiği söylenebilmektedir. Eğer kentin psikolojik, kültürel ve toplumsal yapısı ve kırın yapısı çok farklı değilse bütünleşme kolay olmaktadır. Eğer yapılar farklı ise intibaksızlık sorunları ortaya çıkmaktadır. Kırsal kesimden kente göç eden ailelerin kentle bütünleşme süreçlerini açıklamada “ekonomik mekan” ve “sosyal mekan” kavramları araç olarak kullanılabilir. “ekonomik mekan” ın ve “sosyal mekan” ın içerikleri ise şöyle izah edilebilir.
     “Ekonomik Mekan” ve “Sosyal Mekan”, kente göçle gelen insan için, kır ile kent arasında yüzen bir görünüme sahiptir. Bu belirtilen mekanlardaki değişmeler kişinin kentlileştiğinin veya kentlileşemediğinin göstergesidir. Kentlileşen insanda ekonomik ve sosyal olmak üzere iki bakımdan değişme olmaktadır. Bunlar a) Ekonomik bakımdan kentlileşme b) Sosyal bakımdan kentlileşme olmak üzere tasnif edilebilir.
• Ekonomik bakımdan kentlileşme; Kişinin geçimini tamamen kentte veya kente özgü işlerle sağlayacak duruma gelmesiyle gerçekleşir
• Sosyal bakımdan kentlileşme; Kır kökenli şahsın her türlü konularda kentlere özgü tavır ve davranış biçimlerini, sosyal değer yargılarını benimsemesi ile gerçekleşmektedir.
Ekonomik ve Sosyal yönleriyle “kır insanı” nın “kent insanı”na dönüşme süreci, ülkenin “toplumsal yapısı”ndaki dönüşme ile paralellik gösterir. Toplumun “ekonomik yapısı”ndaki dönüşüm ile kişinin arasında kent nüfusunun genel nüfusa oranı % 65’i bulmuştur ve kentte yaşayan nüfus da 45 milyona yaklaşmıştır.
Kaynak: Es M. ve Ateş H.2004. kent yönetimi, kentlileşme ve göç: sorunlar ve çözüm önerileri.S.48.

15 May 2013

What is the Cittaslow ?

Cittaslow (Sakin Şehir-in Turkish) is an Italian idea developed from the *Slow Food movement. Cittaslow towns take the time to identify what is important and special about that town and its surrounding area and put in place strategies to preserve their unique qualities, making life better for everyone.
 
The “Global Village” may have created unparalleled opportunities for the exchange of goods and ideas, but it can also lead to the proliferation of uniformity which stifles individuality and creativity at the local level.
A Cittaslow is one where the community chooses to:
  1. - implement an environmental policy which nurtures the distinctive features of that town or city and its surrounding area, and focuses on recycling & recovery;
  2. - put in place infrastructure with a focus on environmentally-friendly use of land;
  3. - preserve the history of a region, the important buildings and historical locations and making sure they are identified, protected and maintained;
  4. - encourage the use of technology that will improve the quality of air and life in the city;
  5. - support the production and consumption of organic foodstuffs;
  6. - protect and promote products which have their roots in tradition and reflect a local way of doing things;
  7. - encourage learning about food and where it comes from;
  8. - encourage a spirit of genuine hospitality towards guests of the town or city.
There are now around 100 Cittaslows in the world, mostly in Europe. In March 2007 a delegation from Cittaslow headquarters in Italy inspected Goolwa in South Australia and the Blue Mountains, having received an extensive self-assessment from both regions beforehand. The Australasian Network of Cittaslow was then commenced. When visiting the Blue Mountains, the delegates experienced our magnificent World Heritage environment, our diverse cafes and restaurants, vibrant arts community, historic buildings and unique small businesses, and also met some of our small producers. It was agreed these were attributes worthy of Katoomba, Blue Mountains being declared a Cittaslow, with a formal presentation of gifts and signing of the Cittaslow Certificate by our Mayor, Jim Angel and President of Cittaslow, Mr Roberto Angelucci, on 16 March 2007, at a Civic Reception.
Cittaslow Cities in Turkey
Akyaka( Muğla), Gökçeada( Çanakkale) Seferihisar (İzmir),Taraklı (Sakarya),Yenipazar ( Aydın),Yalvaç (Isparta),Perşembe ( Ordu), Vize,(Kırklareli), Halfeti (Şanlıurfa). 

13 May 2013

İSLAM ŞEHRİNİN DOĞUŞU

Şehirleşme süreci, Islâmi genişlemenin ilk yüzyılında, sadece askerî ve siyasî konuma bağlı değil, fakat aynı zamanda İslâm inancına da bağlıydı, islâmiyet esas yapısı itibariyle Musevilik gibi bir şehir dinîdir. Kur'an'ın umumi bakışı anti-kabilevidir ve şehirleşme yönündedir. Onun terminolojisi açıkça şehir hayatını ve İslâm'ın yayıldığı ticari ortamı yansıtıyor. Zira Hz.Muhammed (SAV) de Mekkeliler gibi ticarette tanınmış bir kimseydi. Dolayısıyla Kur'an genel olarak göçebeliği değil, vahdaniyet anlayışı içerisinde bir müslüman cemaat organizasyonuna dayanan bir şehir dinîni temsil etmektedir. Herhalde Max Weber'in Avrupa'da ortaçağ şehirlerinin kuruluşunda temel bir rol yüklediği kilise ve Hıristiyanlık karşısında13 bir şehir dini olan İslamiyetin de belirli bir rol oynamasını beklemek çok tabii olmalıdır. Aşağıda ele alacağımız Islâmiyetin temel kaideleri de bu açıdan şehirleşmeyi öngörmektedir.
 Bunlardan birincisi namazdır, islâm şehir hayatının en önemli prensibi olan namaz, cami veya mescitte yapılan bir ibadettir; toplu olarak kılınması teşvik edilmiştir. Namazın kılınabilmesi için gerekli olan bazı şartlar İslâm şehirlerinin yapısını büyük ölçüde etkilemiştir.
İkincisi Hac farizasıdır. Müslüman cemaatinin en büyük halkası olarak tezahür eder ve herkesi Mekke ve Medine'yi ziyarete yönlendirir.
Üçüncüsü Oruçtur, İslâm şehirlerinin belki de kendilerini en fazla birlik ruhu içinde hissetikleri aydır. Geceleri toplu kılınan teravih namazları, Kadir Gecesi'nin kutlanması ve fakirlere durumu müsait olanların sadaka vermesi şehir atmosferinin en yoğun olduğu hadiseyi göstermektedir.
Dördüncü olarak zekat, cemaat hayatının temel direklerinden biridir ve insanları yerleşik hayat içerisinde cemaat ruhu ile biribirine bağlayan en önemli unsurdur. Ayrıca bu inanç üzerine bina olan vakıf sistemi ve kurumlaşması islâm şehirlerinin en önemli hususiyetini teşkil etmektedir.
 Kısaca İslâm çadırda doğmadı, o bedevi hayatın hemen yanında şehir atmosferinde doğdu. İspanya'dan Türkistan'a kadar geniş bir coğrafyadaki İslam şehirleri, yapıları ve çeşitli işlevlerinin birbiri ile ilişkisi bakımından büyük farklılıklar gösterir; ancak paylaştıkları tarihi ve kültürel miras, bütün İslam kent yerleşimlerini birleştiren bir benzerlik yaratmıştır. Bu ortak paydanın oluşmasında bir din olarak İslamiyet önemli rol oynamıştır.Öyle ki islâm için şehir inancın Kalesi oldu. ilk fatihlerin politik ve askerî maksatları zamanla dinî muhteva içrisinde kayboldu. Fethedilen şehirler de buna paralel olarak bir Islâmileşme evrimi geçirdiler. Böylece islâm dünyasının şehir tipleri bulundukları bölgelerin tarihi, coğrafi ve kültürel miraslarının izleri ile birlikte ortaya çıktılar.
Kaynak: Gül M.2001. İslam Şehrinin Doğuşu.  Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,6

10 May 2013

What Geographers Do?

Geographers work in many different areas, such as environmental management, education, disaster response, city and county planning, community development, and more! Geography is an interdisciplinary field that offers diverse career opportunities.

What is unique about geography and how does that inform what geographers do?

Geography is the science of place and space. Geographers ask where things are located on the surface of the earth, why they are located where they are, how places differ from one another, and how people interact with the environment. Geography is unique in linking the social sciences and natural sciences together. Geographers also study the relationships between human activity and natural systems. There are two main branches of geography: human geography and physical geography. Human geography is concerned with the spatial aspects of human existence. Physical geographers study patterns of climates, land forms, vegetation, soils, and water.

Geographers use many tools and techniques in their work, and geographic technologies are increasingly among the most important emerging fields for understanding our complex world. They include Geographic Information Systems (GIS), Remote Sensing, Global Positioning Systems (GPS), online mapping such as Google Earth, and others.

Geographic Subdisciplines and Sample Job Titles

To prepare today's students for tomorrow's workforce, the challenge is connecting disciplinary instruction with more general training that yields marketable and valued skills in the modern workplace. The data below identifies geographic and general/transferable skills with corresponding sample job titles.

Geomorphology, Weather and Climate,Biogeography, Natural Hazards, Economic Geography, Political Geography, Cultural Geography, Population Geography, Human Environmental Interaction, Cartography, GIS, Remote Sensing, Regional Geography,Global Perspective...

Source: The Association of American Geographers (AAG),Jobs and Careers, Overview.

URL:http://www.aag.org/cs/jobs_and_careers/what_geographers_do/overview

 

6 May 2013

Dünya Bankası'na Göre Türkiye

Türkiye Dünya Bankası Grubu’nun (WBG) en büyük orta gelirli ortaklarından birisidir. 735 milyar ABD$ büyüklüğündeki gayrisafi yurt içi hasılası (GSYH) ile Türkiye dünyanın 18. büyük ekonomisidir. On yıldan kısa bir süre içerisinde, ülkede kişi başına düşen gelir neredeyse üç kat artarak 10.000 ABD$’nı aşmıştır. 2008 yılında başlayan küresel ekonomik kriz ekonomik büyümeyi yavaşlatsa da, ekonomi direncini korumuş ve Türkiye’yi bölgedeki diğer ülkelerin dersler çıkarabilecekleri bir örnek haline getirmiştir. Kriz sonrasında işgücü piyasaları hızla toparlanmış ve mevsimsel olarak düzeltilmiş işsizlik ve istihdam oranları kriz öncesi düzeylere gelmiştir.
Türkiye geçtiğimiz on yıl içerisinde rekabetçilik anlamında önemli ilerlemeler kaydetmiş ve örneğin Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Rekabetçilik Endeksinde 16 sıra yükselerek 43. sıraya yerleşmiştir. Aynı dönemde, 1 milyar ABD$’nın biraz üzerinde olan Yabancı Doğrudan Yatırım (YDY) son beş yılda ortalama 13 milyar ABD$’na ulaşmıştır.
Ayrıca, 2001 sonrasında gerçekleştirilen temel reformlar Türkiye’nin finansal sektörünün küresel ekonomik krize rağmen nispeten güçlü kalmasına olanak tanımıştır. Türkiye, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında kriz sonrasında bankacılık sektörüne kamu desteği sağlamayan tek ülke olmuştur.
Türkiye’nin ekonomik görünümü diğer Avrupa ülkelerine ve MENA (Orta Doğu ve Kuzey Afrika) bölgesine göre olumlu olmakla birlikte, ülkenin önündeki en önemli orta vadeli zorluk, bir yandan büyümeyi ülke çapında daha az volatil ve daha sürdürülebilir hale getirmek için dış tasarruflara olan bağımlılığı azaltırken, aynı zamanda üretkenliği ve rekabet gücünü arttırmaktır.
Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ile köklü ancak karmaşık bir ilişkiye sahiptir. AB, Türkiye’nin en büyük ekonomik ortağıdır ve Türkiye’nin 2011 yılındaki ticaretinin yüzde 46’sını oluşturmaktadır. Türkiye 1999 yılında gerçekleştirilen Helsinki zirvesinde tam üyelik için aday ülke statüsüne kavuşmuştur. Katılım müzakereleri Ekim 2005’te başlamıştır ve bazı siyasi engellere (Kıbrıs ile ilişkiler dahil olmak üzere) rağmen ilerlemeye devam etmektedir. Haziran 2011 seçimlerinin ardından, Hükümet AB’ye katılım sürecini  yürüten kurumu bakanlık statüsüne yükselterek Avrupa Birliği Bakanlığı’nı kurmuştur. Müktesebatın 13 faslı üzerindeki müzakereler şu anda açık durumdadır.
Türkiye OECD ve G20 üyesidir ve ikili Resmi Kalkınma Yardımlarının (ODA)  giderek daha fazla önem kazanan bir donörüdür.
Dünya Bankası Grubu, büyük ölçüde sonuçlara odaklanan bir program uygulaması, krediler ve teknik danışmanlık hizmetleri yoluyla, Türkiye Hükümeti’ni  kalkınma hedeflerine ulaşma yolunda desteklemeye devam etmektedir. Stratejik işbirliği alanları arasında; özel sektörün geliştirilmesi, kamu maliyesi, enerji, iklim değişikliği, sağlık, eğitim, çevresel yönetim ve belediye hizmetleri yer almaktadır.
Kaynak: World Bank, Countries,Türkiye'ye Genel Bakış

3 May 2013

THE MAP OF FACEBOOK


When the data is the social graph of 500 million people, there are a lot of lenses through which you can view it. One that piqued my curiosity was the locality of friendship. I was interested in seeing how geography and political borders affected where people lived relative to their friends. I wanted a visualization that would show which cities had a lot of friendships between them. 
The map above is the result of his attempts to visualise where people live relative to their Facebook friends. Each line connects cities with pairs of friends. The brighter the line, the more friends between those cities.

When I shared the image with others within Facebook, it resonated with many people. It's not just a pretty picture, it's a reaffirmation of the impact we have in connecting people, even across oceans and borders.

For Furher information visit: https://www.facebook.com/notes/facebook-engineering/visualizing-friendships/469716398919
Source:https://www.facebook.com/Engineering
BBC:http://www.bbc.co.uk/news/science-environment-11989723

1 May 2013

NUCLEAR ENERGY POLICY IN TURKEY; ESTIMATED RISKS ON AKKUYU NUCLEAR ENERGY PLANT

                  Estimated Location of Nuclear Power Plants
     Almost everything that happens, happens somewhere. Knowing where something happens can be critically important (Longley, Goodchild, 2011).  As known nuclear power stations are extremely dangerous kind of energy producing systems. They may destroy or affect a whole city even a region and break down ecosystems and kill or injure people in case of any explosion that happen to a nuclear plant. For example, the Chernobyl accident had the largest short term release from a single source of radioactive materials to the atmosphere ever recorded in 1986. In addition, the accident affected three countries and influenced  2,448 103 people surrounded (Jensen,1994). Therefore decision makers and environmental agencies should consider those kind of dangers before decide correct place. Turkish Energy and Natural Resources Minister has decided to establish two nuclear energy plants where earthquake is low and close to sea. The Minister planned to choose Mersin and Sinop (Map 1) provinces where have a cost with Mediterranean and Black sea respectively (Radikal,2005). Because the nuclear power station need to huge amount water to cool nuclear reactors. Thus generally nuclear power plants are built near to rivers or seas. Actually these target provinces are not new, the nuclear power plants have decided to construct in these areas many times ego by politicians and decision makers.

     Project designing and processing of nuclear stations are required intensively and complex study with high technological analysis. That’s also means the requirement of skilled and experienced experts and labors. More importantly, the selection place and Project designs, construction and processing have to be reliable and high quality (Palabiyik, Yavas, Aydin,2010).  However, Turkey can not afford to construct these nuclear plants by it’s own human and technological sources which have not enough developed yet. Thus, Turkey will have to be import skilled labor and technology from developed countries notably Russia, Japan and China. In May 2010 , between Turkey and the Russian Federation an agreement was signed for the construction of nuclear power plants in Mersin-Akkuyu (Republic Of Turkey,Energy And Natural Resources Minister,2010). 
Globalization as contribution of the nuclear energy in Turkey
      According to estimations, nuclear power plants will be expected to reach at least the level of 5%. share of electricity consumption by 2020. Firstly, the reason why Turkish government has strongly persisted on building nuclear power plant is Turkey has influenced by global  trend of nuclear energy, especially by France and  USA. Because , today, there are 441 nuclear reactors in operate in the world, still 35 ones under construction. Nuclear power provides about 17% of the world’s electricity (Duffy, 2004). For this reason, globalization is the  main reason  that contribute Turkey  to establish nuclear energy power.
      On other hand, nuclear energy tends to be a show of force in terms of political and economical of well-being.  Generally, countries which have nuclear power stations are developed countries such as, USA, Russia, Fransa and United Kingdom. The recent Turkish government wants to be a super power in the Middle Eastern and North Africa regions. Even though, Turkish government explained the nuclear energy will be built only for energy  production, but some groups claim the nuclear energy plants may construct nuclear weapons.
Does Turkey Need Nuclear Power Energy ?
      Secondly, as mentioned above, Turkey has huge population, still growing very fast, and developing industrial sector which both required huge amount of energy. As population grows, the need of energy also increase in same time.  In 2007 ,Turkey consumed much energy that obtained from fossil fuels and it is approximately 90 %of total energy consumption and todays this proportion may slightly changed (Graph 1). Unfortunately, in this proportion energy that imported is consisted 75 % of total energy consumption. Under that circumstances Turkey is obliged to find other alternative energy supply. So,nuclear energy seems to be  the most convenient and  efficiently energy producing way. Advantageously, Turkey has rich resources of uranium which can support the nuclear energy stations.
The cost of nuclear energy plants to local environments ?
      Nuclear energy already contributes to reducing greenhouse gas emissions (OECD, 2000),  on other hand, nuclear energy may not have an affect globally , but have a potential danger over surrounding area.
       As mentioned before, Sinop and Mersin are cities that chosen for construction of  nuclear energy plants. Now, we start to take a look closely to Mersin and what are cost of nuclear energy on this city. Also we begin to analyze impacts on local people and environment as environmentalist perspective.
      The nuclear energy station will be built in the Akkuyu which is a small town of Mersin province.  Indeed, Akkuyu has been argued to be a place for construction of nuclear energy plant since 1976. Now, a contract has signed between Turkey and a Russian company  to build the plant in the next few years.
The Natural Beauties of Akkuyu Town
     Akkuyu is located in the Mersin province in Mediterranean region of Turkey. The town is located 150 km distance to west of Mersin city center.  Akkuyu is located cost of sea and  far away from earthquake hazards so, that’s conditions make it a target for nuclear energy plant. Generally, Nuclear plants need huge amount of water to cool the station and machines. As result of that, wasted or used water become warm and then this warm water released to back again. The most affected environment  will be the sea ecosystem cycle. That means, it will change water temperature of coastal sea and may it will damage the fauna and flora that living in the coastal area.
      Moreover, the nuclear power plant is planned to be built in the valley which has shaped by Zeytinçatağı stream. This  stream does not flow constantly through year , but during the heavy rainy weather,  discharge of stream increase and the water stream is reaching to sea. Therefore, Zeytincatağı stream will be contaminated  by waste water of nuclear plant, sea water will be polluted as well.
    The Northeastern of Mediterranean part is very rich in terms of fish feeding and breeding ecosystem zone. Especially,Akkuyu has a bay which is a significant shelter for both fauna and flora.  The fish species that live in Akkuyu Bay  will be decreased or may go extinct. The fishery activities will decrease, it is directly will affect the local people. The  fishes and algeas are can not live in such a heated water by Akkuyu nuclear energy station. For example, tuna fish can live 30 minutes in 28 C degree or can be alive 12 hours in 25 C degree(Kilickaya,1996).
      Local environment is only not only will be harmed by warm water, but also fission activities will damage the local environment and people. Because, fission activities can have effect on atmosphere, water cycle,fauna, flora and local people (Kucuk and Uzun, 1996).  
    The Northeastern of Mediterranean part is very rich in terms of fish feeding and breeding ecosystem zone. Especially,Akkuyu has a bay which is a significant shelter for both fauna and flora.  The fish species that live in Akkuyu Bay  will be decreased or may go extinct. The fishery activities will decrease, it is directly will affect the local people. The  fishes and algeas are can not live in such a heated water by Akkuyu nuclear energy station. For example, tuna fish can live 30 minutes in 28 C degree or can be alive 12 hours in 25 C degree(Kilickaya,1996).   
 Nuclear power station will not only affect Akkuyu Town, bu also it may have impact upon Mersin Province which has approximately 1 million urban population (TUIK, 2009). Mersin province is  one of the major center of agricultural production owing to it’s mild climate and productive soils. Mersin is producing main agricultural products of Mediterranean climate such as, orange, limon, olive and vegetables. Agriculture sector consists 30 % of the total income of Mersin. So, due to radioactive wastes and chemical emissions that released by Akkuyu nuclear power station, the local and regional agricultural activities will be diminished. The chemical emissions will cause acidic rains which is main issue of damage crops and reducing the farmland productivity. In this case, both natural environment and humans will be in danger.
       Cenk Levi who Greenpeace Mediterranean Climate and Energy Campaign responsible, says that Akkuyu nuclear power plant is just located near to Ecemis Fault Line which is located North of Taurus Mountains (Greenpeace/Turkey,2012). The nuclear power plants are very sensitive to earthquake even ultimate modern technology. For example, Fukushima Nuclear disaster was a series of equipment failures, nuclear meltdowns, and releases of radioactive materials at the Fukushima I Nuclear Power Plant, following the Tōhoku earthquake and tsunami on 11 March 2011 (New Zealand Herald,2011).In this situation, Akkuyu nuclear station will face with same problem as Fukushima in case of a earthquake shaking. Even though, government and experts say Akkuyu nuclear station is going to be steady and safe, but on other hand, environmentalist experts there is no guarantee for any nuclear plants against the earthquakes. Because a small nuclear emission can destroy local fauna and flora , even local people by long process or in short term.
       Greenpeace Mediterranean is one of big and influential environmentalist company that against construction of Akkuyu Nuclear Energy Plants and also other plants that planned to be built in further. The company asserts that Akkuyu and surrounding area are very suitable for wind turbine generator systems. Because, the region is permanently windy through year. Instead of nuclear power plant, the government should establish wind turbines in the region.
Responses of local people to Akkuyu Nuclear Power Plant
    According to surveys made by environmentalist companies,in Akkuyu Town and surrounding young people who at the age of work started to move to provincial centers or near districts such as Alanya, Antalya and Mersin urban center due to nuclear threat coming in future. Because they no longer feel safe in the town and about their children’s future.
     20 years ego Akkuyu had wide farmlands and farmer sell their crops to surrounding cities. But now, due to migration of young people, the demography of town has changed, therefore agricultural and husbandry in the town considerably have reduced. Because there are no people to work in farmlands and look for the animals. Mostly old people who can not work live in the town, as result of that, unemployment rate have increased in the recent years. Today, local people start to grow crop for their own needs.
     Like most coastal cities near to Mediterranean Sea, Akkuyu has natural beauties and beaches which is a great potential for toursim activities. Local people want to use this opportunity and request investments to tourism in the town. They do not want a nuclear power plant that will prevent to tourism.
      One third of farmlands of town  has taken by government for last 30 years in order to build nuclear energy plant (Greenpeace/ Mediterranean,2010). State have not allowed to local people to use this area.  That means local people have not able to grown crops or use in other activities for 30 years. Because of that local people and also regional people have damaged economically even before construction of nuclear station.
     To date, many environmentalist movements and local people have protested against the Akkuyu Nuclear Plant many times. Main ecologists and environmentalist companies like Mediterranean Greenpeace and Turkey Combating Soil Erosion, Reforestation and the Protection of Values Foundation (TEMA) have challenged against the nuclear energy. They say that we do not want to Akkuyu be like Chernobyl.
In conclusion
      Turkey is a huge country with high energy consumption, fast growing population and industrialized economy. Therefore,Turkey need a huge energy production that can meet consumption. As result trend of global movement of countries over nuclear energy, Turkish government has tried  to establish nuclear energy plants last decades. Unfortunately, these nuclear energy stations will damage the local people and local natural environment, also will be risk for surrounding towns and region. Even now, Akkuyu Nuclear Power Plant has already started to affect the local people in Akkuyu Town in terms of economical and demographical problems.

28 Nis 2013

Climate Change


Climate Change is one of the biggest development challenges of our times. The effects of a changing climate further complicate the world’s efforts to adequately address food security, water insecurity and energy needs. Recent data suggests that the mean global land temperature has risen almost one degree Celsius since preindustrial times, with massive loss of arctic ice, extreme heat waves with record high temperatures, and decreased and changing rainfall patterns. This is being called the “make-or-break” decade; actions taken now could make the difference to how warm our planet will become. Action and collaboration of all countries is required; without such action, it is unlikely that the global community will achieve the emissions reductions needed to mitigate the current climate scenario, and the costs of adapting to the changing climate will have to be borne by future generations.
As emerging climate change mitigation instruments are being established, countries are taking on the task to move their economies to low emissions and climate change resilient Growth. Available technology, combined with strategic planning and adequate financing, can potentially reverse climate change impacts. But decision-makers are not always aware of the need for changing strategies or policies and investments. Also, development practitioners are not always equipped with the tools, or have access to the resources, or are even connected to good practices that can adapt well to local conditions.

Source: The World Bank,Climate Change,Overview.
URL:http://wbi.worldbank.org/wbi/about/topics/climate-change

27 Nis 2013

Dünya'nın çekirdeği 'çok daha sıcak'



Yeni ölçümler, Dünya’nın çekirdeğinin tahmin dilenden daha sıcak olduğunu, 6000 santigradı bulan Güneş'in derecesiyle aynı ısıda olduğunu ortaya koyuyor. 
Çekirdekteki katı demirin kristalleşmiş bir yapısı var ve sıvıyla çevrili. Ama demirin kaç derecede kristalleştiği uzun zamandır tartışılan bir konu.
Science (Bilim) dergisine göre, demirin nasıl kristalleştiği ve eridiğinin anlaşılması için yapılan deneylerde, ufak demir parçalarına yüksek basınçla röntgen taraması yapıldı.
Depremlerden sonra yerkürenin etrafında oluşan sismik dalgalar, katmanların kalınlıkları ve derinlikleri hakkında büyük oranda bilgi verebiliyor ama ısısı hakkında aydınlatmıyor.
Isı ile ilgili çalışmalar yalnızca yeryüzünün katmanlarını gösteren bilgisayar modellemelerinde veya laboratuvarlarda yapılabiliyor.
Çekirdeğin ısısının tespit edilebileceği ‘demirin kıvrımları’ üzerinde 1990larda yapılan ölçümlerde, ısısı 5000 santigrat civarında çıkıyordu.
Fransız araştırma merkezi CEA’da çekirdeğin ısısıyla ilgili araştırmaları yürüten Dr. Anges Dewaele, “Bu tip ölçümlerin daha başlangıcıydı ve ısının yeryüzüne sıkıştırılmasıyla ilgili ilk tahminleri yapmışlardı” diyor.
BBC’ye açıklamalarda bulunan Dewaele, “Bazıları da bilgisayarlarla farklı hesaplar, ölçümler yapmışlardı. Birbirimizle fikir birliğinde olmamamız bizim alanımız için iyi bir durum değildi” yorumunu yapıyor.
Çekirdek’in derecesi, gezegenimizin hiçbir zaman ulaşılamayacak iç tabakası ile ilgili birçok araştırma alanı için ve depremlerden, yeryüzünün manyetik alanına kadar anlaşılmayı bekleyen birçok bilim dalı için önem taşıyor.
Dr. Dewaele, “Jeofizikçilere, deprembilimcilere, jeodinamik araştırmacılarına cevap vermemiz gerekiyor. Bilgisayar modellemelerini zenginleştirmek için bazı verilere ihtiyaçları var” dedi.
Araştırma ekibi, dünyanın en yoğun röntgen ışınlarının bulunduğu Avrupa Senktron Radyasyon Tesisi’nde 20 yıl önce yapılan ölçümlere ulaştı.
Çekirdeğin çevresine, deniz seviyesinden daha yoğun olan baskıya benzer bir basınç uygulamak için elmas örs hücre denilen cihaz kullanıldı.
Ekibin kullandığı demir parçalarına önce yüksek basınç uygulandı ve yüksek ısılı lazer kullanıldı. Bilim insanları, kırınım (difraksiyon) yaratmak için röntgen ışınlarını devreye soktu. Röntgen ışınlarını demir atomların çekirdeklerinden yansıtıp demirin katıdan sıvıya dönüşümü boyunca ne gibi değişimler olduğu gözlendi.
Kırınım sayesinde, demirin erimesi bilim insanlarının ilk deneylerde göremediği ayrıntıları ortaya çıkardı.
Araştırmacılar, çekirdeğin ısısının Güneş’in ısısından yaklaşık 500 derece düşük ve ortalama 6000 santigrat olduğunu söylüyor.
Kaynak: BBC Türkçe

ÇARPIK KENTLEŞME NEDİR?



Gecekondu kavramı 1950'lerden itibaren ivme kazanan köylerden büyük kentlere göç ile birlikte ortaya çıkmıştır1. Gecekondular ilk önceleri kentlerin iş merkezlerine yakın ve çoğunlukla dere yatağı, dik yamaç gibi coğrafi olarak dezavantajlı arazilerde derme çatma barakalar olarak yapılmışlar, ve zamanla kentlerin çeperlerini saran ve sürekli genişleyen halkalar halindeki düşük yoğunluklu, ve alt yapı ve servisler açısından yetersiz mahallelere dönüşmüşlerdir. “Gecekondulu” bu konut çevresinin insanıdır (Erman, Tahire, 2004) .



ÇARPIK  KENTLEŞMENİN NEDENLERİ?
Hızlı kentleşme, acaba neden hızla çarpık kentleşmeye dönüştü?
Nedenleri kısaca özetleyelim:
• Şehre göç Türkiye'de her türlü tahminin üstünde bir hızla gerçekleşmiştir ve devam etmektedir. Hükümetler, Türkiye çapında doğru ve gerçekçi yerleşme kararları almamış ve uygulamamıştır. Göç zorlaştırılacağına özendirilmiştir. İmar afları, arsa dağıtıp tapu vermeler hep özendirici olmuştur.
Artık kente sadece iş ve aş için değil, kent toprağının yağmalanması için de gelinmektedir.
• Planlar yapılmıştır; ancak bu planlar anormal büyüyen nüfusun ve ihtiyaçların gerisinde kalmış, kentleşme planlamayı izleyeceğine, planlama kentleşmeyi izlemiştir. çoğu kez de planlama, kaçak yapılaşmayı yasallaştırmak için kullanılmıştır.
• Siyasi irade hemen hiçbir zaman planlamayı yeterince ciddiye almamıştır. Ana kararları Devlet politikasıyla saptanmamış planlar, yönetimlerin kendi politik görüşleri doğrultusunda, otorite boşluğundan yararlanan keyfi uygulamalara dönüşmüştür.
• Değişen yönetim kadroları, daha önceki bilgi ve deneyim birikiminden yararlanmak yerine, yeniden fikir üretmeye çalışmışlardır.
• Böylece, kentleşme-planlama konularında da ülkenin hemen tüm konularında olduğu gibi süreklilik sağlanamamış, bir başka deyişle ortak bilinç oluşmamıştır.
• Planlama ile başarıya ulaşamayıp kentler yaşanmaz hale gelince siyasi iradenin günlük, keyfi, operasyonel müdahalelerine başvurulmuştur: Menderes ve Dalan imar hareketleri gibi. Ancak bu hareketler, benimsenmiş planlara dayanmadığı için inandırıcı olamamış, benimsenmemiş, sonuçta toplumsal muhalefetle karşılanmıştır.

References
  • Erman, Tahire (2004) ‘Gecekondu Çalışmalarında 'Öteki' Olarak Gecekondulu Kurguları’ European
    Journal of Turkish Studies, Thematic Issue N°1 - Gecekondu, URL: http://www.ejts.org/document85.html





26 Nis 2013

ADVANTAGES AND DISADVANTAGES OF GLOBALIZATION


ADVANTAGES OF GLOBALIZATION

1-Goods and people are transported with more easiness and speed.

2-Free trade between countries increases.

3-Environmental protection in developed countries has been increased.

4- Information and money flow more quickly than ever.
5-Increased liquidity of capital allowing investors in developed nations to invest in     developing nations.
6-International travel and tourism increases.

7-Globalization helps to reduce poverty and increase living standards.

8-Globalization leads to better cultural understanding and tolerance.

9-The flexibility of corporations to operate across borders increases.

10-Global mass media connects people across the world.

DISADVANTAGES OF GLOBALIZATION

1-Globalization damages small cultures which are in risk of being extinct.

2-Business requires being in a more rigorous and challenging competitive atmosphere to maintain continuity            and development.

3-One crucial social aspect is the risk and danger of epidemic diseases which can easily be spread as the                            mode transportation is easier and faster. 

4-Wars can easily spread amount countries.

5-Economic crises hit most of countries.

6-Naturel sources where in developing countries are exploited by developed countries.

7-Developed  countries pressure on the local governments in less developed countries.

8-Harder for Smaller businesses to establish themselves against the powerful  bussiness.

9-Income generated in Host country is not always spent in the same country - money earned from supplying cheap call centres in india will not be spent in india but maybe in UK or US.

10-Internationa migrations have increased both legal and illegal ways in order to find jobs.

                                                                                                              



24 Nis 2013

Kâtip Çelebi

   Kâtip Çelebi, XVII. yüzyıl Türk ilim dünyasında pozitif ve hür düşünceyi temsil eden en önemli simalarındandır. Tarih, coğrafya ve bibliyografya alanlarında önemli eserler vermiş bir Osmanlı bilginidir. Eserlerinin değeri ve önemi dolayısıyla gerek Osmanlı İmparatorluğu’nda gerekse Batı’da büyük ilgi uyandırmıştır.

     XVII. yüzyıl Osmanlı ilim ve kültür hayatına âdeta damgasını vuranKâtip Çelebi, Türkiye’de olduğu kadar Batı dünyasında da büyük takdir ve şöhret kazanmış, eserlerinden hayranlık derecesine varan ifadelerle bahsedilmiştir. Kâtip Çelebi’nin çeşitli eserleri ve özellikle Keşfü'z-zunûn anil-esâmi ve'l-fünun Batı’da İslam araştırmaları yapan hemen herkesin müracaat ettiği temel başvuru eseri olduğu gibi Bibliothéque Orientale üzerinden genel olarak bir ansiklopedi, özel olarak da bir İslam ansiklopedisi düşüncesinin doğmasında önemli etkide bulunmuştur. Onun eserlerinin bir kısmının çeşitli Batı dillerine tercümesi bunun sonuçlarından biridir.
     Kâtip Çelebi, yaşadığı hayatın ve devletin önemini kavrayarak kendi toplumunu ciddiye almıştır. Bundan dolayı hakkında yazı yazdığı hemen her konu o gün yaşanılan bir sıkıntıya cevap olmak üzere kaleme alınmıştır. Bu yüzden Kâtip Çelebi aynı zamanda yaşadığı döneme şahitlik yapmış bir düşünürdür. O’nu yaşadığı dönemdeki düşünürlerden ayıran diğer önemli bir özeliği de ilmin toplumsal hayatın devamı açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulamasıdır. Gerçeği arayıp bulma endişesi, fikirlerini savunmadaki cesareti, taassubun bütün şiddetiyle ayakta olduğu bir devirde, ihtilaf ve tartışma konularını tarafsız bir hâkim gibi ele alışıyla devrinin diğer âlimlerinden ayrılır. Yaşadığı çağın bilim anlayışının dar sınırları içinde kalmayarak, dünyanın yuvarlak olduğuna kanıtlar arayan ve batıdaki astronomi araştırmaları üzerine yazılan eserleri çeviren      Kâtip Çelebi, döneminin şartlarını aşan bir bilim dünyasının ilk yaratıcılarından biridir.
      Kâtip Çelebi, Mîzânü'l-Hakk fi ihtiyâri'l-Ahakk adlı eserinde karşıt düşüncelere hoşgörüyle bakılmasını öğütler. Din bilginlerinin kendi aralarındaki şiddetli tartışmalarının temelsizliğini ve zararlarını vurgular. Kâtip Çelebi, hem önemli eserler vermiş hem de medresenin egemenliğindeki düşünce dünyasının dışında görüşler ileri sürmüş bir bilgindir. Batı kaynaklarının önemine dikkati çekmesi, Latince öğrenmeye çalışması, bu dilden eserler çevirmesi, Doğu kaynaklarına eleştirel bir gözle bakması bile dönemine göre çok ileri adımlardır.

    Coğrafya Alanındaki Eserleri
1. Cihannüma
2. Levâmiu’n-nur fi zulmeti Atlas Minur
3. Müntehab-ı Bahriye (Kitab-ı Bahriye)

23 Nis 2013

Gelecekteki İklim


       Bugün hemen bütün iklim bilimciler tarafından, dünya iklimi sisteminde bir bozulmanın olduğu kabul edilmektedir. Doğal dengenin bozulmasına neden olan insanların, gerekli önlemler alınmadan çeşitli etkinliklerinin devam etmesi hâlinde iklimdeki bu bozulmaların artarak, sonucu çok ürkütücü olan, küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliklerinin yaşanacağı kesin olarak vurgulanmaktadır. Çünkü beşerî nedenlerle, atmosferdeki sera gazı birikimlerindeki ve partiküllerdeki artış, doğal 
çevrenin tahribi, ozon tabakasındaki incelme, küresel boyutta sıcaklık artışına neden olacaktır.
   Gelecekte görülebilecek iklim değişikliği ile ilgili olarak, çeşitli kaynaklarca daha çok sera gazı emisyonlarının dikkate alındığı, senaryolar üretilmektedir. Bunlar çeşitli matematiksel iklim modellerine yüklenmesiyle ortaya çıkan sonuçlar, iklimde başlayan değişikliklerin gelecekte de süreceğini göstermektedir. 
     Birleşmiş Milletler, Hükûmetler Arası İklim Değişikliği Paneli (1PCC) tarafından ortaya konulan senaryolara göre, küresel sıcaklıkta 2100 yılına kadar ortalama 1 ilâ 3,5 derecelik bir artışı olacağı bilinmektedir. Bunun anlamı, en iyimser koşullarda her on yılda yaklaşık 0,1 derecelik bir sıcaklık artışı görülecektir. (IPCC, 2001 ) Bunun sonucunda; deniz seviyesinin yükselmesinden, sıcaklık ve yağış rejimlerinin değişmesinden kaynaklanan ve afet boyutlarına ulaşan çok değişik sonuçlar yaşanacaktır. Seller, taşkınlar, kuraklık ve sonuçta çölleşme, fırtınalar, biyolojik kökenli afet niteliğindeki salgınlar, bu sorunlardan bazıları olup, bunlar daha geniş alanlara yayılacak ve çok daha sık görülecektir.

Kaynak: Öztürk, K.2002.Küresel İklim Değişikliği ve Türkiye’ye Olası Etkileri.G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt 22:1 .p. 47-65

21 Nis 2013

İBN HALDUN’UN SEHRE BAKISI


                 

  Birçok bilim dalı ve bunlarda uzmanlasmıs bilim adamları tarafından ele alınan sehir konusu, Ortaçagda yasamıs ve çesitli bilim dallarına yönelik olarak kendine özgü degerlendirmeleri olan  İbn Haldun tarafından da ikkatlice gözlemlenmisve degerlendirilmistir.Bu gözlem ve degerlendirmelerden su sonuçlar çıkarılmıstır.

     1. Her seyden önce düsünürün, sehirlerin ilk ortaya çıktıgı yerlerde gezmis ve inceleme yapmıs olması, ürettigi bilgilerin degerini arttırmıstır. Akdeniz havzasının güneyindeki (bugünkü Mısır, Libya, Tunus, Cezayir ve Fas), dogusundaki (Ürdün, Suriye,  ve Filistin’in bulundugu yer) ve kuzeybatısındaki ( spanya) sehirlere ait gözlem ve degerlendirmelerde bulunmus, devletler için ileri sürmüs oldugu kurulus, gelisme ve yıkılıs dönemlerinin varlıgını sehirler için de geçerli oldugunu söylemistir.
     2. Sehirlerin ve sehirsel hayatın (hadara) özellikleri ile kırlar ve kırsal yasamın (bedevi ) özelliklerini belirlemeye çalısmıs, gezip gördügü ve inceledigi sehir ve kırların  karsılastırmasını yapmıstır (Afrika kıtasının kuzeyindeki sehir ve kır yerlesmeleri ile  İspanya-özellikle Endülüs- sehirleri ve kırlarını).
       3. Karsılastırmalar yaptıgı yerlesmelerin çesitli özelliklerini göz önünde
bulundurarak, yerlesmeleri modern anlamdaki fonksiyonel sınıflandırmaya uygun olarak iki
bölüme ayırmıstır. Bunlar çagdas sınıflandırmada kır yerlesmelerinin karsılıgı olan bedevi
yerlesme ve hayat tarzı ile sehir yerlesmelerinin karsılıgı olan hadara yerlesmeler ve hayat tarzı.
    Bu baglamda bilim dallarının bugün ulastıkları seviyenin, geçmisten günümüze kadar yasamıs oldukları serüvenin bir sonucu oldugunu düsünerek, cografyada önemli bir konu olan Yerlesme Cografyası’nın bilimsel baslangıcını, Ortaçagın bu ufku genis
düsünürüyle baslatabiliriz.
       4. Yerlesmelerin bugün sınıflandırılmasında kullanılan ölçütlerle Ortaçag’da yasamıs bir düsünürün ölçüt kabul ettikleri arasında önemli derecede benzerlik oldugu açıga çıkar. Genel bir degerlendirme ile bugün ölçüt olan; nüfus miktarı, ekonomik fonksiyon farklılıgı, planlama ve fizyonomi farklılıgı ile yönetim kriteri  İbn Haldun tarafından da yerlesmelerin sınıflandırılmasında belirleyici olarak kabul edilmistir.
      5. Bu ölçütlere ek olarak sehirlerin birer egitim ve kültür merkezi olmaları günümüzde üzerinde durulan önemli bir noktadır. Düsünür de sehirlerin bu özelligine dikkat çekmistir.
    6. Yaptıgı gözlemlerden sonra, sehirlerin karsılastıkları sorunlar, ekonomik canlılıgı, ticari islemleri, sanayinin gelismesi, sehrin çevresi ile arasındaki mal ve hizmet alıs verisi, enerji kaynakları ve su ihtiyacının karsılanması ile Ortaçag sehirleri için savunma kolaylıgı, sehir ve dogal çevre arasındaki iliskide hava ve iklim özelliginin, çevresiyle ulasım kolaylıgının herhangi bir yerde sehir kurulması için gereken önemli kosullar oldugunu belirlemistir.
       7. Sehir ile uygarlık düzeyinin ulasabilecegi en son seviye arasında önemli bir bag bulundugunu ifade eden düsünür, sehirlerin gelismesinin medeniyetin (umran) gelismesini hızlandırdıgını, karsıt durumda ise sehirlerin gerilemesinin veya gelisiminin durmasının medeniyetin de gerilemesine veya hızının düsmesine neden olur diyerek; sehir ve medeniyetin birbirinin tamamlayıcısı olduguna vurgu yapmıstır.
      8. Bugün sehirlerde var olan ve sehrin gelisiminde önemli derecede katkısı bulunan askeri fonksiyonlara dikkat çeken düsünür, askerlik mesleginin sehirler için en önemli üç ekonomik faaliyetten bir tanesi olarak degerlendirmistir.
     9. Düsünür sehirlerde yasayan insanların ekonomik faaliyet olarak tarımdan daha çok ticaret, sanayi (hüner, zanaat) ve hizmet sektöründe çalıstıklarını belirtmis; tarımda çalısanların az yada bulunmadıgını söyleyerek sehirlerin bugünkü degerlendirmelerinde alınan özelliklere benzer özelliklere vurgu yapmıstır.

Kaynak :Elmacı S. and  Bekdemir Ü.(No Date)Cıty In Islamic Woırld in the Middle Ages: Ibn Khaldun’s View of City.Eastern Geographical Review 19.

19 Nis 2013

Afet Nedir ?



Afet, “büyük felaket, bela, yıkım” olarak tanımlanmaktadır.
(Eren 1998). Afet insanlığın var oluşundan beri insanların sosyo-ekonomik, sosyo-psikolojik yapılarını etkileyen, değiştiren bir olgu olduğu için büyük önem arz ederken, gelişen sanayileşme ile birlikte insanoğlunun maruz kaldığı afet sayısı da günden güne artmaktadır.
En genel tanımla insanlar için fiziksel ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini durdurarak veya kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen
doğal, teknolojik veya insan yapısı kökenli olaylara afet denilmektedir (Ergünay 1996).
Afet doğal olabildiği gibi teknolojik ve insan yapısı da olabilmektedir. Deprem, volkan patlaması, heyelan,kaya ve çığ düşmesi, fırtına, kasırga, su baskını gibi afetler
doğaldır. Nükleer veya kimyasal kazalar teknolojik afetlere örnektir. Orman yangınları, salgın hastalıklar ve savaş ise insan yapımı afete örnektir.Afetin büyüklüğü ise genel olarak, bir olayın meydana getirdiği can kayıpları, yaralanmalar, yapısal hasarlar ve
yol açtığı sosyal ekonomik kayıplarla ölçülmektedir. Bu değişik kavramlar içerisinde en kutsalı ve en önemlisi
insan canı olduğu için, kamuoyunda afetin büyüklüğünü yol açtığı can kaybı ve yaralanmaların büyüklüğü ile değerlendirmek eğilimi vardır.
Afetin büyüklüğüne etki eden ana faktörleri ise aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür:

1. Olayın fiziksel büyüklüğü,
2. Olayın yerleşme alanlarına olan uzaklığı,
3. Fakirlik ve az gelişmişlik,
4. Hızlı nüfus artışı,
5. Tehlikeli bölgelerdeki hızlı ve denetimsiz sanayileşme,
6. Ormanların ve çevrenin tahribi veya yanlış kullanımı,
7. Bilgisizlik ve eğitim eksikliği,
8. Toplumun afet olaylarına karşı önceden alabildiği koruyucu ve önleyici önlemlerin ulaşabildiği düzey.

Bu faktörlerden ilk ikisi, yani olayın fiziksel büyüklüğü ve yerleşme merkezlerine uzaklığı dışında kalanların hepsi doğal kökenli değil, insan faaliyetleri kökenlidir.Demek ki, afetlerin büyüklüğü, çok önemli ölçüde insan faaliyetlerinin doğru ve yanlış yönde gelişmesine paralel olarak artmakta veya azalmaktadır (Ergünay 1996).

Kaynak : Arca D.2012.Afet Yönetiminde Coğrafi Bilgi Sistemi ve Uzaktan Algılama.Karaelmas Fen ve Mühendislik Dergisi.2 (2), 53-61,

18 Nis 2013

Antartika’da Vostok Gölünde 15 Milyon Yıllık Bakteri Bulundu

 
     Rus araştırmacıların geçtiğimiz yılın başlarında sondajla ulaşmayı başardığı Antarktika’nın 15 milyon yıllık Vostok Gölü’nde, bugüne kadar eşine rastlanmamış bir bakteri bulunduğu açıklandı. Buz tabakanın yaklaşık 3800 metre altında yer alan bakteri, 15 milyon yıldır dış dünyadan izole bir şekilde yaşıyordu.
Rus araştırmacılar, Şubat 2012’de tamamlanan sondaj çalışmasında, Antarktika’nın en büyük yeraltı gölü olan 3769 metre derinlikteki Vostok Gölü’ne ulaşmayı başarmıştı. Rus bilim insanları, gölden alınan numunelerde, bugüne kadar Dünya’da izine başka bir yerde rastlanmamış bir canlı türü bulduklarını belirtti.
RIA Novosti haber ajansına açıklama yapan St. Petersburg Fizik Enstitüsü’nden Sergei Bulat, “Bulduğumuz bakterinin bugüne kadar tanımlanmamış olduğunu belli bir sınıfı bulunmadığını söyleyebilirim” dedi.
Bakterinin DNA’sı üzerinde yapılan analizler, canlının genetik yapısının yüzde 86’sının, bilinen bakterilerden farklı olduğunu ortaya koydu. Bulat, elde edilen bulguların, ‘bakterinin yeni bir canlı türü olduğuna işaret ettiğini’ söyledi.

YENİ NUMUNELER TOPLANACAK
Sahip olduğu jeolojik özellikler sayesinde Jüpiter’in uydusu Europa ile Satürn’ün uydusu Enceladus’un coğrafi özelliklerini anlamak için de büyük önem taşıyan Vostok Gölü, milyonlarca yıl boyunca çok farklı jeo-kimyasal süreçlerden geçti. Üzerindeki buzul tabakası, Vostok Gölü’nün en azından 400 bin yıllık bir paleoiklim süreçten geçtiğini ortaya koyarken, bilim insanları gölde bugüne kadar izine rastlanmamış canlı türleri bulunabileceğini belirtmişti.
Rus araştırmacılar, ‘bilinmeyen bakterinin’ bulunmasının ardından, Mayıs ayında gölden yeni numuneler alarak yeni analizler gerçekleştireceklerini belirtti.
Yaklaşık 250 kilometre uzunluğundaki Vostok Gölü’nden alınan ilk numuneleri taşıyan Rus araştırma gemisi Akademik Fyodorov, Mayıs 2012’de St. Petersburg kentine ulaşmıştı. 50 kilometre genişliğinde ve 800 metre derinliğindeki Vostok Gölü, Antarktika’daki kendisi gibi 145 yeraltı gölünden de tamamen izole olmasıyla çok farklı bir jeolojik ve coğrafi özelliğe sahip.

‘OLAĞANÜSTÜ CANLILAR’
Vostok Gölü’nün çoksayıda organizmaya ev sahipliği yapma olasılığını artıran bir diğer özellik, gölün oksijene aşırı doymuş olması. Göldeki oksijen oranı, dünyadaki tatlı su gözllerindeki oksijen oranının neredeyse 50 katı.
Gölün özellile mineral zengini derinliklerinde yeni canlı türleri bulmayı uman araştırmacılar, bu canlıların ‘olağanüstü şartlara uyum sağlamayı başarmış’ olacağına dikkat çekti.

40 YILLIK ÇALIŞMA
Ruslar, Vostok Gölü’nün dibinde bulunan ve 40 yıldır faaliyet gösteren Vostok İstasyonu’ndaki çalışmalarının meyvelerini uzun yıllar sonra toplamaya başladı. Araştırmacılar, Vostok Gölü’nün üzerini örten kilometre kalınlığındaki buzul tabakanın, en az 1 milyon yıllık olduğunu tahmin ediyor.
Yıllar boyunca yer yer Mars’taki soğukları bile aşan hava sıcaklıklarında (-72 civarı) çalışan Rus bilim insnaları, Vostok Gölü’ndeki sondajı sürdürebilmek için büyük zorluklara katlandı.
Gereken yakıt ve gıda, 1500 km’lik mesafelerden getirilirken, kara üzerinde traktörlerle getirilen malzemeler teknik arızalar nedeniyle sık sık gecikmelere neden oldu. Rus araştırmacılar, Vostok Gölü’nü ve sakladığı potansiyelini ilk keşfedenler olarak, uzun çalışmalar sonucunda bilim dünyasına milyonlarca yıldır saklanan bulgular sunmaya başladı.
Antarktika, dünyanın sahip olduğu temiz su kaynaklarının yüzde 70’ini barındırıyor. Bu suyun yüzde 90’ı, Doğu Antarktika buzulunda yer alıyor.

Mukaddime’nin Coğrafi Kaynakları